Bundan 500 yıl kadar önce Fransız bilim adamı Petrus Gyllius, İstanbul’u ziyaret eder ve Ayasofya yakınlarında yaşayan insanlardan bodrum katlarında su olduğuna dair hikayeler dinler. Bu suda balık tuttuğunu iddia edenler bile vardır! Merak uyandıran bu efsanelerle ve yeraltı tapınaklarına olan ilgisi ile yola çıkan Gyllius, konuyu araştırmaya karar verir. Bizans İmparatorluğu’nun kalıntılarından biri olan ve geçmişi 532 yılına kadar uzanan devasa bir sarnıç bulması uzun sürmez.
Sarnıç; yağmur, göl ve nehir sularını toplayıp depolayan ve gerektiğinde kullanılmasını sağlayan taştan yapılara verilen isim. Osmanlı İmparatorluğu’nda, kendi su sistemleri kurulmadan önce gerektiğinde Bizans sarnıçlarından faydalanılırdı. Su ile dolu olmayan sarnıçlar ise ihtiyaç halinde barınak görevi görürdü.
Yerebatan Sarnıcı, Bizans Imparatoru I. Justinyen tarafından saray ve etrafındaki yapıların temiz su ihtiyacını karşılamak için yaptırıldı. İngilizce ismi “Basilica Cistern” (Bazilika Sarnıcı) olan Yerebatan Sarnıcı’nın böyle bilinmesinin sebebi, zamanında antik Stoa Bazilikası’nın altına yapılmış olması.
İki futbol sahası büyüklüğünde olan sarnıç, yaklaşık 140 metre uzunluğa ve 70 metre genişliğe sahip. İçerisinde 80,000 metreküp su depolanabiliyor. 9’ar metre uzunluğundaki 336 mermer sütun, aralarında 4.9 metre bulunan 28 kolonluk 12 sıradan oluşuyor. Kolonların büyük çoğunluğunu Bizans İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinden ve Ayasofya’nın inşaatından getirilen toplama parçalar oluşturuyor. Bu sütunlar arasından bir tanesi, üzerindeki göz ve gözyaşı resimleri ile dikkat çekiyor. Eski bir metine göre bu sütun, sarnıcın yapımında hayatını kaybeden yüzlerce köle için yapılmış bir anıt niteliğinde.
Sarnıcın en dikkat çekici detaylarından biri ise köşelerde bulunan iki sütunu destekleyen ve Medusa’yı temsil ettiği düşünülen dev heykel başları. Biri ters biri yan duran bu başlar, efsaneye göre Medusa’nın ölümcül bakışlarını etkisiz hale getirmek için bu şekilde yerleştirilmiş. Gerçekte ise muhtemelen sütunları destekleyen en uygun açı ile yerleştirildiler.
Yer altında bulunan bu sarnıç, tarih boyunca bir cazibe merkezi olmadıysa bile Petrus Gyllius’un yeniden keşfinden sonra birkaç kez restore edilmiş ve oldukça iyi korunmuş. En son 1980 yılında detaylı bir restorasyondan geçen sarnıca ziyaretçiler için ışıklandırma, yükseltilmiş yürüme yolları ve bir kafe eklenmiş. Günümüzde sarnıç içerisinde az su olmasına rağmen, suyu temiz tutma görevini üstlenen balıklar muhafaza ediliyor.
Yorumlar